Akşamın ilerleyen saatlerinde, mum ışığıyla aydınlanan salonda kadın oturuyordu; koyu renk sabahlığı bacaklarının üzerinde gevşekçe duruyor, her hareketi bilinçli bir davet gibi görünüyordu. Genç adam, gözlerini kaçırmaya çalışsa da bunu başaramıyor, onun duruşunda gizli olan kararlılığa hayran kalıyordu. Kadın yavaşça yerinden kalktı, adımları arasındaki sessizlik, odadaki havayı yoğunlaştırdı. Yanına yaklaştığında, gözleriyle hiçbir izin istemeden elini uzattı; parmaklarının adamın boynuna, oradan göğsüne inen teması ne aceleciydi ne tereddütlü. Ona nasıl dokunması gerektiğini sözsüz anlatıyor, her hareketiyle hem sabrı hem tutkuyu öğretiyordu. Bu bir acele değil, bir yönlendirmeydi; bir bedenin başka bir bedeni, hem arzuyla hem saygıyla nasıl keşfedebileceğini gösteren sessiz bir anlatı. O gece, genç adam yalnızca onunla sevişmedi; deneyimin, dikkatle yoğrulmuş arzunun ne olduğunu iliklerine kadar öğrendi.