Gün batımı odaya loş bir kızıllık bırakmıştı, dışarının sesi yavaşça uzaklaşırken içeride zaman ağırlaştı. Uzun süredir tanıdık bir gerilim vardı aralarında; kelimelere dökülmeyen ama bakışlarda yankılanan bir arzu. O, yanına oturduğunda aralarındaki mesafe neredeyse hissedilmezdi, ama tenleri birbirini duyuyordu. Ellerinin arasında tuttuğu fincanın sıcaklığı, içindeki kararsızlık kadar belirgindi. Kadın başını hafifçe eğip gözlerinin içine baktığında, artık susmanın bir anlamı kalmadı. Ona doğru döndüğünde, beden dili her şeyi anlatıyordu: yaklaş, korkma, ben de istiyorum. Dokunuşlar önce temkinli, sonra daha kararlıydı. Bu an, yalnızca arzunun değil, uzun zamandır bastırılmış bir dürtünün, güvenli bir zeminde ifadesiydi. Birbirlerine daha önce hiç bu kadar açık olmamışlardı.