O anın devamında, dokunuşlar artık daha tanıdık, daha içten bir ritme kavuşmuştu. Yavaş hareketlerle yatağa uzanırken, onun kollarının arasına yerleşti. Kamera hâlâ kayıttaydı ama artık varlığı unutulmuş gibiydi; tüm dikkat, bedenlerin verdiği tepkilere, tenin hafızasına yazılan yeni detaylara yönelmişti. Her nefesin tonu değişiyor, her temas bir öncekinin yankısını taşıyordu. Onun elleri, kadının sırtını nazikçe yoklarken, dudakları arasında tek bir kelime bile geçmeden, karşılıklı bir anlaşma kuruluyordu. Sınırlar, güvenle silinmişti. İç içe geçmiş bedenler kadar, düşünceler de çıplaktı artık. An, sadece arzunun değil, karşılıklı kabulün, teslimiyetin ve derin bir aidiyet hissinin sessiz anlatımıydı.