Gün boyu güneşin altında geçen saatlerden sonra, tenleri hâlâ sıcaktı. Klima yetersizdi; ortak odada sadece bir tavan pervanesi dönüyordu. Gece ilerlemiş, gürültüler azalmıştı. Sadece dışarıdan gelen deniz sesi ve arada sırada iç çekişleri bastıran ince bir vantilatör uğultusu… Anne, havluyla sarılı şekilde yatağın kenarına otururken omzundan aşağı kayan kumaşın altında tuzla karışmış ıslak ten parlıyordu. Göz göze geldiklerinde hiçbir şey söylemediler. Sadece bakışlar birbirine temas etti. Adam bir adım attı, sonra bir adım daha. Oda küçüktü ama aralarındaki mesafe daha da daralmış gibiydi. Kadın bir an bile geri çekilmeden başını hafifçe çevirdi, boynunu açığa çıkardı. Parmakları tenine dokunduğunda, önce bir titreme, sonra bir teslimiyet yayıldı. Gece sessizdi ama içeride her şey yoğundu; dokunuşlar, nefesler ve bastırılmamış bir istek… Yalnızca birbirlerinin varlığını duyarak, gecenin içinde yavaşça kayboldular.